T ile Biten Kelimeler

REST

[isim] Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü; Karşı çıkış

GİDİŞAT

[isim] Olayların durumu, işlerin gelişme biçimi; Tutum, durum, davranış

"Kişilerin kim olduklarını, gidişatlarının nereye varacağını, doğru, yanlış hareketlerindeki sorumluluk derecelerini iyi biliyor."

MÜLHAKAT

[isim] Bir bütüne katılanlar, ekler; Bir merkeze bağlı olan yerler

"Ankara'nın mülhakatı."

MEVCUT

[sıfat; isim] Var olan, bulunan; Bir topluluğu oluşturan bireylerin tümü

"Gerçi, bir nevi karaborsa mevcuttu ama bundan faydalanmak hem alan hem satan için hayli tehlikeli idi."; "Okulun öğrenci mevcudu."

NİYABET

[isim] Naiplik

VESAYET

[isim] Vasilik

"Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir."

TENKİSAT

[isim] Azaltmalar, eksiltmeler

FONT

[isim] Dökme demir, pik (I)

[isim] Dökme demir, pik (I)

KAT

[isim] Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü; Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka; Giyeceklerde takım; Apartman dairesi; Ön, yan; Huzur; Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı; Makam, mevki; Kez, defa, misil; Katman; Tekrarlanan bir sayının toplamı

"Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."; "Bir kat yufka, bir kat peynir."; "Birer kat elbise ile kalacağız."; "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."; "Kumaşın katı."; "Bu, ondan iki kat pahalı."; "6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır."

[isim] Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü; Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka; Giyeceklerde takım; Apartman dairesi; Ön, yan; Huzur; Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı; Makam, mevki; Kez, defa, misil; Katman; Tekrarlanan bir sayının toplamı

"Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."; "Bir kat yufka, bir kat peynir."; "Birer kat elbise ile kalacağız."; "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."; "Kumaşın katı."; "Bu, ondan iki kat pahalı."; "6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır."

TAT

[isim] Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum; Tatlılık; Hoşa giden durum, lezzet, zevk

"Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor."; "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş."; "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz."

[isim] Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum; Tatlılık; Hoşa giden durum, lezzet, zevk

"Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor."; "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş."; "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz."

[isim] Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum; Tatlılık; Hoşa giden durum, lezzet, zevk

"Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor."; "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş."; "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü